Uzun bir süre geçti bu blog'u açalı ve bu uzun süre içinde de atıl olarak durdu bir kenarda. Artık vakti geldi, bir şeyler yazmalıyım diyerek oturdum bilgisayarın başına. Neden bahsetsem diye düşünürken, çeviriler geldi aklıma ve neden bu işe giriştiğim.
2000 yılıydı sanırım. O zamanlar İzmir'de Ege Üniversitesi'nde öğrenciydim. Derslerden artan boş vakitlerimde internet kafelerde takılıyor, 1-2 kafenin bilgisayar işlerine bakıyordum. Sinemaya da meraklıydım. Ayda 1 veya 2 defa arkadaşlarla toplanıp sinemaya giderdik. Ama öğrenci olduğumuzdan ve kısıtlı bütçemiz yüzünden, her istediğimiz filme gidemiyorduk. O yüzden oturup internetten film indirmeye başladım. Ama iş bununla bitmiyordu. Benim için altyazı varmış, yokmuş; pek bir şey ifade etmiyordu. İzlediğim filmin büyük kısmını rahatlıkla anlayabiliyordum. Ancak filmi bir arkadaş ortamında, kalabalık bir şekilde izlemeye kalkınca bu bazen sorun çıkarabiliyordu. Eski filmleri VCD olarak kiralayıp izliyorduk ama yeni filmlerde bu söz konusu değildi. Ne yaparım, ne ederim derken altyazı sitelerine denk geldim. Bir avuç insan oturup bu filmlere Türkçe altyazı hazırlıyordu. Kimi iyi, kimi kötü, ellerinden geleni yapmaya çalışıyorlardı.
Bir gün Finding Nemo'yu (Kayıp Balık Nemo) indirip izledim. Çok güzel bir animasyondu ve hoşuma gitmişti. Ama altyazısı içler acısıydı. Ben de oturdum ve Windows'un
Not Defteri ile (evet, bildiğiniz not defteri işte :P) üzerinde değişiklikler yapmaya başladım. Bir süre sonra basit değişiklikler yapmak yerine, neredeyse sil baştan çevirdiğimi fark ettim ve böylece ilk çevirim ortaya çıktı. Gerçi şu an düşününce, ne kadar kötü bir çeviri olduğunu fark ediyorum. O zamanlar acemiydim, altyazı işindeki belli kuralları ve standartları bilmiyordum. Sonuçta ortaya iyi kötü bir şey çıkmıştı. Yeni ve farklı bir şey yapmanın heyecanını tarif edemem. Daha sonra bunu internete yüklemiş ve diğer insanlarla paylaşmıştım. Tabii, o kadarla kalmayıp devamı geldi. Filmler, diziler derken son zamanlarda çizgi romanlara merak saldım.
Artık çeviri yapanların sayısı çoğaldı. (Maalesef kalite için aynı şeyi söylemek pek mümkün değil.) İçlerinde işini gerçekten iyi yapanlar da var ama bir süre sonra bu yoğunluk ve
her şeyin en doğrusunu bilen (!) insanların çoğalmasıyla ister istemez bir soğukluk başladı. İş, güç, günlük yaşamın koşuşturmacası derken, üzerine bir de vakit darlığı çöktü. Yine farklı ve yeni şeylerin arayışına girdim. Sonuçta karşıma çizgi romanlar çıktı. Yani ilk göz ağrım. :) Şimdi çevirilerime çizgi romanlarla devam ediyorum. Bakalım, zaman neler gösterecek.